Yorum: Ölüm Yargısı (In Death, #11)

Orijinal adı: Judgment In Death
Yazarı: Nora Roberts
Epsilon
392 sayfa

Bir polis, Araf adındaki kulüpte öldürülmüştür ve Eve Dallas suç dünyasının cehennemine inmek zorunda kalacaktır.
Üst düzey bir gece kulübünde, hunharca öldürülmüş bir polis bulunur.
Silah olarak beysbol sopası kullanılmıştır. Cinayet sebebi ise bir muammadır. Büyük bir acımasızlıkla işlenen bu cinayeti ise Eve Dallas hızla çözmek zorundadır. Ne var ki araştırmaları, bu özel kulübün bir gece kulübünden fazlası olduğunu ortaya çıkarır. Araf herkesin yargılanmadan önceki son şansıdır. Burada nihai kaderinizi en mahrem günahlarınız belirler. Ve Araf'taki bir polisin sırları, masum ruhların sonsuza kadar lanetlenmesine sebep olabilir...


Seriye bir süre ara verdikten sonra hafta içi alıp anında okumaya başladığım 11. Eve ve Roarke kitabı da bitti. Her kitapta ayrıca seviyorum demiş miydim daha önce? Büyük ihtimalle dedim. Bad-ass hatunumuz Eve ve de sert İrlanda viskisi tadındaki Roarke, kitabı okurken sizi kendilerine çeken ana karakterlerimiz. Hiç okumayanlar için kısa bir özet geçeyim: Her ikisinin de sorunlu çocuklukları vardır, çocukluğundaki olaylar Evve'i polis olmaya, Roarke'u da bir suçlu olmaya itmiştir ama şimdi Roarke'un her işi legal bir durumdadır ve bu ikili de hiç bulmayacaklarını sandıkları aşk ve tutkuyu birbirlerinde bulmuşlardır. Evlilik her ikisinin de planlarında olmasa da seride neredeyse bir yıldır evliler ve kendilerince evliliklerini yürdürmeye çalışmaktadırlar. Sakın evlendikleri için mutsuz olduklarını sanmayın yalnız. Kesinlikle ikisinin de başlarına gelebilecek en güzel şey olmuş bu.



Bu kitapta ise Roarke'un eski zamanlarında iş yaptığı Ricker adlı bir suç babasıyla tanışıyoruz. Ama adamın aklı fikri hinlikte. Etrafındakiler adamın gittikçe delirdiğinin de farkında ve Ricker sadist beyninde bir oyun kurguluyor. Oyuna göre polisleri polislere düşürtecek ve birbirlerini vurmalarını zevkle izleyecek. Kendine baskın yapan bir grubun kilit elemanlarına rüşvet veriyor, aynı zamanda emniyette, savcılıkta, valilikte, neresi gelirse aklınıza orada da adamları var. Eve tabi ilk olarak öldürülen polisler bulmaya başlıyor ve katilin zihnini anlayabilmek için Roarke'dan bir hayli yardım alıyor. Ama işin içinde karısı tehdit edilen acaip seksi ve de sinirli bir İrlandalı olunca kitap tadından yenmiyor. Her ne kadar Eve ile araları bu yüzden biraz açık olsa da kitapta, en sonunda yine bir yollarını bulup el ele veriyorlar ve bu sadist planı durdurup failleri de yakalıyorlar.

Her sayfası ayrı bir zevkli. Peabody ile olan komik sohbetleri, Mira'nın gösterdiği duygusallık ve de Roarke'un performansı üzerine (!) yaşadığı şok, Mavis ile takılmaları kitabın yan kısımları. Noracığım karakterlerini sağlam temellerde kurduğundan her kitapta yan karakterleri de deli gibi merak ediyorsunuz. Mesela McNab ile Peabody hala takılıyorlar ama pek de ilerlememişler son kitapta bıraktığım yerden. Feeney, yüzbaşı hatta şef Tibbs bile ailedenmiş gibi gelmeye başlıyor bir süre sonra. Summerset var sonra. Ayrıca bu kitapta Eve'i hala unutamadığını fark eden bir de eski kaçamağı var diyelim. Eğer sıkı takipçiyseniz hatırlarsınız kendilerini zaten. Tabi Roarke biraz ağzını burnun kırıyor ama olsun (kıskanç İrlandalı erkek de apayrı canım). Neticede kitap müthiş, neyse ki seride daha en az 24 kitap daha var okumadığım. Eğer yakında biteceğini hissetsem depresyona girebilirdim.




Yorum Gönder

0 Yorumlar